AVRUPA'NIN İLK PANDEMİ HASTANESİ EDİRNE'DE AÇILMIŞTI

Efendim malum bir süreden beridir tüm dünya olarak pandemi günlerini yaşıyoruz. Milletçe konunun bilincinde olduğumuzdan gereken önlemleri aldık, almaya devam ediyoruz. Hatta başta Avrupa'daki ülkeler olmak üzere çok sayıda ülkeye de tıbbi yardım göndererek, konunun insani boyutunu ve yardımlaşmayı da en iyi şekilde yapmanın ülke olarak huzurunu yaşıyoruz.

Zaman zaman gerek belli bir çevrede veya gerekse dünya genelinde çeşitli salgınlar yaşandı. Bu salgınlar sırasında dönemin ülkeleri kendilerince tedbirler almaya çalıştılar. Osmanlılar döneminde de benzer salgınlar yaşandı. İşte ülkemizin salgın hastalıklar konusundaki şimdiki duyarlılığının temeli 15. yüzyıla kadar gidiyor. 15. yüzyılda Avrupa genelinde yaşanan cüzzam salgını ortalığı kasıp kavuruyordu. Bu sırada Edirne Osmanlılar'ın başkentiydi ve başta da Sultan II. Murat (1421-1451) bulunuyordu. İşte hem Osmanlı döneminin hem de Avrupa'nın ilk cüzzam hastanesi Edirne'de, kentin dışında, Kirişhane adı verilen yerde II. Murat döneminde kurulmuştu. Kentin dışında kurulması, cüzzam hastalarının hastalıklarını diğer insanlara bulaştırmamasını sağlamaya dönük bir önlemdi. Buradaki en önemli nokta, Avrupa'nın ilk cüzzam hastanesi oluşudur. Nitekim cüzzama yakalanan insanlar Avrupa'nın çoğu yerinde kaderine terk edilir, hatta yakılırdı. Bir hastalık olarak kabul edilmeyen cüzzam, bir lanet olarak görülüyordu. Böyle bir ortamda Osmanlılar, cüzzamlı hastalara sahip çıktılar. Buna tanık olan Batılı seyyahlar hayretlerini saklamadan bu insani edimi kitaplarında anlatmışlardı. Edirne'den sonra, İstanbul'un Anadolu yakasındaki Üsküdar semtindeki bugünkü Karacaahmet'te açılır bir benzeri: Miskinler Tekkesi denir adına. Yavuz Sultan Selim döneminde açılan bu tekke dışında Bursa'da, Lefkoşa'da ve sonraki süreçlerde daha pek çok yerde açılır.

Bu pandemi hastanelerine tekke adı verilmesi ilginç gibi gelebilir. Ancak, Osmanlı döneminde tekkelerin yalnızca ibadet amaçlı fonksiyonları yoktu. Toplu yaşamın olduğu, dergâh düzenlemesine sahip tekkelerin adı, cüzzam hastanelerine de verilmişti. Ancak hastanelerin en önemli yanı, giderlerinin karşılanması ve belirli bir düzende seyretmesinin sağlanması için bir vakfa bağlı olarak yönetilmesiydi. Bu yönüyle Vakıfların önemli bir rolü vardı. Osmanlı'nın son dönemlerinde bu yapı, Evkaf Nezareti'ne bağlıydı. Hatta bazı bilgiler, cüzzama yakalanan kişinin eğer beraber yaşadığı ailesi varsa hep birlikte Miskinler Tekkesi'ne kabul edilirdi. Bu hastanelerde hastaların güçlü olabilmeleri için günlük olarak besin değeri yüksek yemekler pişirilirdi. Tüm ihtiyaçları ve tedavileri, herhangi bir ücret alınmaksızın yapılırdı.

Değişen zamanla birlikte, 19. yüzyılın ortalarından itibaren hastanaler de o günün koşullarına göre yeniden yapılandılar ve bu haliyle de günümüze ulaştılar.

Günümüzde yaşanan pandeminin üstesinden gelmek için tüm ülkeler yoğun çaba sarf ederken Türkiye tüm ülkelerin arasından sıyrılarak, geçmişten aldığı güçle çok önemli çalışmalar yapmakta. En kısa zamanda salgının sona ermesi ve hem ülkemiz hem de tüm dünyanın günlük rutinine dönmesi dileğiyle.