Bu yazı, yıllar önce yine aynı sitede yayınladığım yazımın revize edilmiş halidir. İyi okumalar dilerim.

Leyleklerin akını çoktan bitmesine rağmen, yolunu şaşırmış son bir leyleği gördüm, peynir gemisini yüklerken. Aklımdan ona yardım etmek geçti. Ne güzel ki yalnızca geçip, gitti fikrim; amma rüzgârı dahi yetti…

Hani bazen anlatımlara şöyle başlanır ya: Milattan önce veya milattan sonra. Bazen buna İsa’dan önce veya İsa’da sonra diyenler de olur. İnanın ki bu bir takvim tanımlamasından başka bir şey değil. Önce şunu kabul etmemiz lazım ki, 0 (sıfır) yılının Hz. İsa’nın doğumuyla bir ilgisi olmadığı gibi, 1 Ocağın da doğum günü olmadığı kesindir. Milat yılı olarak kabul edilen 0 yılından 3-5 yıl kadar evvel ve 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece Hz. İsa’nın doğduğu kabul edilir. Bu da uzun ve ayrı bir konudur. Bu küçük farklılığın yanı sıra miladi takvimin açılımına geçelim.

Miladi takvim, güneşin hareketleri baz alınarak hazırlanmış bir takvimdir. Her yıl artan 6 saatlik zaman dilimi ise 4 yılda bir şubat ayının 29 çekmesi sûretiyle karşılanmıştır.

Takvimin ilk şekli, Roma İmparatoru Iulius Caesar zamanında, milattan önce (buraya dikkat) 46 yılında ortaya çıkmıştır. İskenderiyeli astronomi uzmanı Sosigenes tarafından imparatora önerilen takvim, kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuş. Öncelikle yılbaşı günü, 1 Mart olarak kabul edilmiş; fakat, Iulius Caesar tarafından yeni yılın ilk günü 1 Ocak olarak kabul edilmiştir. Hâliyle de o sene yıl, 445 gün sürmüştür. Tabiî ki zaman içerisinde, takvimdeki bazı aksaklıkların olduğu anlaşıldıkça, yeniden düzenleme yoluna gidilmiştir. Ancak, Iulius Caesar dönemindeki takvim, temel özelliklerini koruyarak, uygulamada kalmıştır.

Buradan da anlaşılacağı üzere 1 Ocak tarihi ne Hz. İsa’nın doğum günüdür, ne de dinsel içerikli bir kutsiyet ifâdesi. Yalnızca güneş takvimine göre yeni yılın ilk gününden ibarettir.

Ülkemizde Miladi takvim ilk olarak 1917 yılında Takvim-i Garbi adıyla kullanılmaya başlanmış; Atatürk’ün gerçekleştirdiği reformlardan biri olarak da resmî olarak uygulamaya koyulmuştur.

Sanırım bu kadar laf ebeliği yeterli. Herkese güzel bir yıl diliyorum.