Kentin hem ticaret hem de askerî açıdan en önemli öğelerinden birini oluşturan limanlar tarihî yarımadanın kuzey ve güneyinde sıralanmışlardır. Bu limanlar zaman içinde geçirdikleri onarımlar ve değişiklikler sebebiyle farklı adlarla anılır olmuşlardır.Limanlar arasında güneyde bulunanların bir mendirekle girişlerinin korunduğu, ayrıcaiç kısımda ise savunma zafiyetinin önlenmesi amacıyla bir surla güçlendirildiği en iyi örnek olan Theodosios Limanı’ndan anlaşılmaktadır. Limanların tek başına bir mimari yapı olarak değil de bununla ilintili yapılarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, yakınlarında olması gereken ambarların da bu çerçevede yer alması lazımdır. Varlıkları kaynaklardan bilinen ve tahıl, yağ gibi maddelerin muhafaza edildikleri horreumların(ambar) limanlardan uzaklarda olmaması gerekmektedir. Ancak bugüne kadar kent içinde horreum olarak belirlenebilmiş bir yapı bulunamamıştır. Günümüze tam olarak bir liman şeklinde kalan örnek bulunmamasına karşın bunların yerleri bellidir. Özellikle Yenikapı’da yakın tarihte yapılmış olan kazılar antik dünyanın ve kentin en büyük limanlarından biri olan Theodosios Limanı hakkında ayrıntılı bilgi edinilmesini sağlamıştır 

 Iulianos/Sofya/Kontoskalion/Kadırga Limanı

Şehrin güney kısmındaki en erken liman, olasılıkla aynı yerde bulunan daha erken döneme ait bir iskelenin bulunduğu doğal bir koyun genişletilmesi ve düzenlemesi biçiminde İmparator Iulianus zamanında onun adıyla anılan limandır. İmparatorun 362 tarihinde yapı işlerini kolaylaştırıcı bir yasa çıkarması, ertesi yıl öldüğü düşünülürse, limanın da inşa tarihi olmalıdır. Bu limana sütunlu bir caddeyle gelinmesini sağlamak için inşaatını yaptıran da yine aynı imparator olmuştur. 

465’te geçirdiği büyük yangının ardından İmparator Anastasius döneminde (491-518) limanın içi derinleştirilip genişletilirken bir de mendirek eklenmiştir. 561’de geçirdiği bir başka yangının ardından tahrip olan liman, bu kez imparator II. Iustinos (565-578) tarafından yenilenmiş ve bundan sonra imparatorun eşi Sofya’dan dolayı adı Sofya Limanı olarak anılmaya başlanmıştır. Iulianos ve Sofya limanları aynıdır.

Iulianos Limanı VIII- IX. yüzyıllarda toptan ticaret yapılan esas liman hâlini almıştır. Bu limanın daha sonraları Kontoskalion adıyla kullanıldığı ve olasılıkla Bizans donanma üslerinden biri olduğu düşünülmektedir. Kontoskalion Limanı’nın 1261’de şehrin tekrar Bizans’ın eline geçmesinden sonra İmparator VIII. Mikhael Palaiologos (1259-1282) tarafından Bizans’ın ana donanma üssü hâline getirildiği bilinmektedir. 1462 yılında Osmanlı donanmasının kullanımı amacıyla artık Kadırga Limanı adıyla yenileştirme çalışmaları yapılmıştır. Liman, XVI. yüzyıl sonunda aynı bölgedeki sarayının, limanın yaydığı kötü kokulardan etkilenmesi sebebiyle Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa tarafından doldurtulmuştur.

Theodosios Limanı

İmparator I. Theodosios tarafından IV. yüzyılın sonunda derince girinti yapan bir koyda Likos (Bayrampaşa) Deresi’nin denize döküldüğü noktada yeni bir liman oluşturulmuş, bu liman imparatorun adıyla anılır olmuştu. 

Bugün itibarıyla her ne kadar limanda arkeolojik kazılar yapılmışsa da sınırları henüz bilinmemektedir. Limanın kullanımı yapılan kazılarda bulunan gemilerden anlaşıldığı kadarıyla XI. yüzyıla kadar devam etmiştir. XII. yüzyıldan sonra terk edilen liman, moloz dökme yeri olmuştur. 

Eleutherios/Kaisarios Limanı   

Bugün itibarıyla Eleutherios Limanı’nın ve aynı adlı sarayın Theodosios Limanı’nın daha doğusunda olduğu şeklindeki görüş, dönemin kaynaklarının iyi incelenmesi sebebiyle kabul edilebilir bir görüştür. Eleutherios Limanı, Theodosios Forumu’nun inşaatından çıkan molozların dökülmesi sebebiyle dolmuştur. Eleutherios Limanı olasılıkla Orta Çağ’dan itibaren Kaisarios Limanı adıyla anılmaya başlanmıştır.


 

Boukoleon Limanı

Varlığı kaynaklardan bilinen ama kesin yeri tespit edilemeyen bu limanın, Theodosios ve Kontoskalion limanlarının doğusunda, Büyük Saray’la doğrudan bağlantılı ticari ya da askerî bir limandan çok Büyük Saray’ın iskelesi olarak işlev ördüğü bilinmektedir. Bölgede V. yüzyıl itibarıyla İmparator II. Theodosios tarafından inşa ettirildiği bilinen bir saray vardır. Bu saraya ilişkin sonraki dönemlerde bir bahis olmamasına rağmen, X. yüzyılın üçüncü çeyreğinde inşa edilen bu yeni saray kaynaklardan bilinmektedir. Bu saray ve limanından en erken bahseden X. yüzyıla ait bir kaynak olan İmparator Konstantinos Porfirogennetos’un Törenler kitabıdır.

XII. yüzyılda yazdığı Tarih’inde Anna Komnene, mermerle kaplı bu limana adını verenin büyük bir sığır ve aslan heykel grubu olduğunu, bunlardan dolayı da sadece bu küçük limanın değil ama sarayın da bu adla anıldığını belirtmiştir. Limanın kuzeyinde, Büyük Saray’ın bir parçası olan ve Iustinianos Evi adıyla anılan, terası ve yanındaki kalıntılarla bir topluluk oluşturan yapı bulunmaktadır. Bu bölümün inşaatının adıyla örtüşmediği ve IX. yüzyılda surlarda yapılan onarımlar sırasında yenilendiği düşünülmektedir. Bahsedilen heykel grubundan ayrı olarak bir balkonun kenarlarında yer alan mermer aslan heykelleri ve bunların üzerinde bulunduğu balkonun arka tarafındaki üç kemerli açıklık XVIII ve XIX. yüzyıl seyyah ve araştırmacılarınca da görülmüştür. Bu üç kemerli üzenleme 1850 yılı itibarıyla hâlâ görünür durumdaydı. Iustinianos Evi adıyla anılan yapının denize yakınlığını ve cephesinin tamamını gösteren 1914 tarihli fotoğraflar mevcuttur. Bu kemerlerin 1871 yılındaki demiryolu inşaatı sırasında kaybolmalarına karşın bahsedilen aslan heykelleri İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülmüştür. 

Boukoleon Limanı, imparatorun özellikle şehir içinde deniz yoluyla yaptığı seyahatlerde kolaylık sağlaması amacıyla doğrudan Büyük Saray’la bağlantılıydı. Bu küçük limanın mermer merdivenlerine ulaşmadan önce aslan, boğa, ayı ve devekuşu heykelleri görülmekteydi. Ancak bu heykeller olasılıkla 1509 depreminin ardından yok olmuşlardır. Bunun bir kanıtı olarak 1532 yılında elçi olarak İstanbul’a yollanan Pietro Zen’in tasvirleri söz konusudur. Zira Zen, burada sadece aslan ve boğa heykellerini ayrıntılı biçimde anlatmaktadır. Yakın zamanda bu liman ve sarayın olası cephe görüntüleri çizilmiştir.

XIII. yüzyılın ikinci yarısında saray, kenti elinde bulunduran Latinlerce Aziz Mikhael adıyla anılan bir saray kilisesine dönüştürülmüştür. XVI. yüzyıldan itibaren imparatorluk sarayı terk edilmiştir. Yalnızca imparatorluk gemilerinin kullanmasına izin verilen küçük liman, aynı zamanda 1162’de Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ya da 1171’de Kudüs Kralı Amaury gibi önemli yabancı konukların da kente geldiklerinde vardıkları yerdi. 1871 yılındaki demiryolu inşaatı sebebiyle başlayan tahribat, 3 Haziran 1912’deki yangın ve bunun ardından 1957’de inşaatı başlanan sahil yolu ile Boukoleon Limanı’na ilişkin önemli bilgiler yok olmuştur.

Neorion Limanı

Bugünkü Yeni Cami civarında olan bu tesis, kentin kuruluşundan beri var olduğu bilinen Haliç limanlarından aynı adlı küçük meydanıyla birlikte bilinen Neorion’dur Bu limanın kentle bağlantısı noktasında yarım daire biçimli bir revak olduğu bilinmektedir. V ve VI. yüzyıllardaki yangınlarda liman ve çevresindeki yapılar büyük tahribata uğramışlardır. 698 yılında Eminönü Yeni Cami yakınlarında olduğu düşünülen Neorion Limanı’nın dolan zemininin taraklanması burada artan ihtiyaca işaret etmektedir. Bu işlemin hemen ardından ortaya çıkan veba salgını halk arasında bu taramaya bağlanmış ve uğursuzluk olarak addedilmiştir.

X. yüzyıldan itibaren limanın batısında Amalfi ve Venedikliler yerleşmeye başlamış bunları XI. yüzyılda buraya yerleşen Pisalılar takip etmiş ve bunu son olarak da XII. yüzyılın ortalarından itibaren de limanın güney ve doğusuna yerleşen Cenovalılar izlemiştir. Onlarla beraber bölgeye yerleşen Yahudiler sebebiyle limanın etkisini kaybetmesine karşın sadece Neorion Kapısı adının kaldığı nokta, Osmanlı döneminden itibaren Çıfıt Kapısı olarak anılmaya başlanmış ve Neorion ismi tümüyle unutulmuştur.

Prosoforion Limanı

Kentin kuruluşundan beri en önemli ticari mallarının başında tahıl gelmekteydi. Kent tarihi ve anıtlarıyla ilgili önemli bir bilgi kaynağı olan Notitia Urbis Constantinopolitanae (V. yüzyıl), bu liman ve civarında yeralan ambarlardan bahsetmektedir. Prosoforion Limanı’nın bugünkü Sirkeci’de olduğu düşünülmektedir. Limanın uzunca bir süre kullanıldığı, XV. yüzyılda Venedikli tüccarlara bu limanı kullanarak tahıl ticareti yapma izni verilmesinden bilinmektedir.

Kaynak
Antik çağdan XXI. yüzyıla Büyük İstanbul Ansiklopedisi-Bizans Mimarisi maddesi (PDF Download Available).

Available from: https://www.researchgate.net/publication/312057453_Antik_cagdan_XXI_yuzyila_

Buyuk_Istanbul_Ansiklopedisi-Bizans_Mimarisi_maddesi [accessed Feb 10 2018].