Toplumsal hafızanın ürünü olan efsanelerden bazıları Evliya Çelebi Seyahatnamesinde konu edilmiştir. Bizans Dönemini Konu Edinen Ayasofya efsaneleri ile ilgili Evliya Çelebi, Seyahatname ’sinde şunları kaydetmiştir .

Kubbedeki Melek Resimleri

Efsane Ayasofya’nın kubbesinde bulunan melek resimlerini ve bunların özelliklerini anlatmaktadır.

Efsaneye göre; kubbenin dört kösesinde birer melek resmi vardır. Bu resimlerden biri Cebrail, biri Mikâil, biri İsrafil ve biri Azrail’i temsil eder. Kanatları açık bir biçimdedir. Hz. Muhammet dünyaya gelince bu melek resimleri göbeklerinde olan ağızlarından konuşur: Cebrail resmi Doğu’da olup olacak belirtileri ve olayları bildirir. Mikâil resmi Batı’da düşman ortaya çıkar ve kıtlık ve yokluk olur diye haber verir. İsrafil resmi Kuzey’de olacak olaylardan haber verir. Azrail resmi bütün dünyada çeşitli padişahların ölüm haberini verir. Hz. Peygamber’den sonra bu resimlerin tılsımları bozulur.

Kral Kızının Tılsımlı Mezarı

Efsanede Ayasofya’nın orta kapısı üzerinde Ay Sofya’nın tılsımlı mezarının oluşu konu edilmektedir.

Efsaneye göre; Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut vardır. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta mumyalanmış Kraliçe Sofya yatmaktadır. Yalnız bu tabut da bir tehlike vardır. O nedenle "Bu tabuta sakın dokunmayın" denmektedir. Çünkü Açgözlü padişahlar o sandukaya el koymak istediklerinde cami içinde büyük bir deprem, gürültü ve şimşek oluşacaktır.

Peygamberin Mucizevî Tükürüğüyle Ayakta Duran Kubbe

Efsanede Ayasofya’nın yıkılan ve bir türlü tutturulamayan kubbesinin Hızır Aleyhisselam’ın rehberliğiyle ve Hz. Muhammed’in yardımıyla nasıl tamir edildiği anlatılmaktadır.

Efsaneye göre; Muhammed Mustafa 571 yılında doğar. O mübarek gecede büyük bir deprem olur ve Bağdat’taki Kisra Sarayının Sütunları, Kızılelma Kilisesi’nin kubbesi ve Ayasofya’nın kubbesi yıkılır. Birçok defa tamir etmeye çalışırlar ama tamir edilemez. Sonunda Hz. Hızır yaşlı bir şeyh kılığında bütün rahiplere görünür: “Eğer bu camiin kubbesini tamir etmek istiyorsanız, ahir zaman peygamberi Muhammed’in tükürüğünden alıp zemzem suyu ile birlikte burada kirece karıştırın, sonra kubbeyi tamir edin. Başka çare yoktur!” der ve kaybolur.

Rahipler bu kişinin Hz. Hızır olduğunu anlarlar. Hemen 300 patrik ve rahip önce Şam’a, oradan Busra’da Bahir’e Papaza varıp Muhammed Peygamber’i sorarlar. O da: “Amcasıyla Mekke’ye gitti. Fırsatı kaçırmayın, bir elinin izini alın” diye bu rahiplere akıl verir. Rahipler Mekke’de Ebû Tâlib’e gidip isteklerini söylerler. Ebû Tâlib fincan içine mürekkep koyup: “Ya Muhammed sağ elini mürekkebe batırıp bu ceylan derisi kâğıt üzere bas ki dünya durdukça senin ümmetin bu Hristiyan rahiplerden vergi almasınlar! Der. Sonra yine bütün rahipler “Ey Muhammed, senin dünyaya geldiğin gece bizim Kostantiniyye’de Ayasofya adlı bir kilisemizin kubbesi yıkıldı. Birçok defa tamir etmeye çalıştık, ama tamir edemedik. Mübarek tükürüğünden bu mücevher hokka içine biraz koyarsan, kirece karıştırıp mabedimizi tamir edelim” diye rica eder. Ricaları kabul edilip Hz. Risâlet hokka içine mübarek tükürüğünden bırakır. Onunla ayakta durup ümmetime nasip olsun diye dua eder. Sonra ruhbanlar sevinçle hokkadaki mübarek tükürük ile yetmiş deve yükü Mekke-i Mükerreme toprağı ve yetmiş deve yükü de zemzem suyu yüklenip hızlı bir şekilde İstanbul’a gelirler.

Aceleyle Ayasofya kubbesini tamire başlarlar. Kireç, mübarek tükürüğü, yetmiş deve yükü zemzem suyunu ve Mekke toprağını karıştırıp harç yaparak kubbeyi sağlam bir şekilde tamir ederler. Kubbenin Resûlullah’ın ağız suyu ile yapılan yeri günden ayan ve aydınlıktır.

Evliya Çelebi’nin anlattığı bu efsaneye Ayasofya risalelerinde de rastlamaktayız. Fakat bu kaynaklarda konu ile ilgili ortak bir kanaat yoktur. Çağdaş kaynaklarda da bu sırada Ayasofya’nın yıkılmış olduğuna dair bir bilgi bulunmaz. Hz. Muhammed'in hayatı ile ilgili İslam tarihi kaynaklarında, onun veladetinde, peygamberliğine mucizeli işaretler olmak üzere, birçok olağanüstü olaylar meydana geldiği aktarılır. Ancak bu kaynaklarda, Hz. Muhammed’in doğumu sırasında Ayasofya’nın yıkılmış olduğuna dair bir rivayete rastlanmaz.

Kaynak :

Ferhat Aslan Doktora Tezi Ayasofya Efsaneleri İstanbul 2009