Sultanahmet Meydanı’na bakan bina, Defter-i Hakani Nezareti (Tapu ve Kadastrodan sorumlu Devlet Bakanlığı) olarak 1910 yılında inşa edilmiştir.
17. yüzyılın ortalarından itibaren başta Sadrazamlık olmak üzere devletin çoğu devlet kurumu Bâb-ı Âli tarafına taşınırken Defterhane Bâb-ı Âli tarafına gönderilmemiş, 18. yüzyıla kadar Topkapı Sarayı içerisinde tutulmuştur.
18. yüzyılda sarayın dışına çıkarılan Defterhane, Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur sadrazamı Pargalı İbrahim Paşa’nın idam edilmesinden sonra çeşitli işler için kullanılmaya başlanan İbrahim Paşa Sarayı’nın birinci avlusuna inşa edilmiştir.
Defteri Hakani Nezareti İnşaatı (1908)
1871 yılında Defter Eminliği’nin nazırlığa dönüştürülmesinin ardından yeni bir nezaret binası ihtiyacı duyulmuş ve bu binanın da eski Defterhane’nin bulunduğu yere yapılması kararlaştırılmıştır. 1881 yılında Defter-i Hakani Nezareti olarak inşa edilen bu bina bugün Sultanahmet Meydanı’na cephesi olan bina değildir, onun arkasında kalan birinci bölümdür ki, bugün hala arşiv ve yemekhane olarak kullanılmaktadır.
İnşası yeni tamamlanan Defterhâne binası
Defter-i Hakani’nin birinci bölümünün inşası sebebiyle İbrahim Paşa Sarayı’nın birinci avlusu büyük zarar görmüş ve özgünlüğünü yitirmiştir. Bina ile meydan arasında bulunan bir lokanta ve iki arabacı dükkanı 1897 yılında 34.000 Kuruş karşılığında satın alınarak yıkılmış ve yerlerine Defter-i Hakani Nezareti’nin bugün meydanda gördüğümüz ikinci bölümü inşa edilmiştir. Daha sonra bu bölüm birinci bölüm ile birleştirilerek Defter-i Hakani Nezareti adına tescillenmiştir. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun, Viyana önlerinden Hazar Denizi’ne, Kırım’dan Yemen’e kadar yayıldığı tüm coğrafyanın tapu kayıtları işte burada bulunan Defter-i Hakani Binası’nda muhafaza edilmiştir.
Binanın ilginç bir özelliği ise içerisinde bir türbe bulunmasıdır. Binanın ikinci katından çıkılan küçük bir avluda bir incir ağacının altında bulunan mezar Defter Emini Server Dede’ye aittir. 1748 tarihli mezar taşının üzerinde “ser verip sır vermeyen Server Dede, davasına ve sırrına sahip çıkıp bu uğurda öldüğü için Defter-i Hakani Binası’nın avlusuna gömülmüştür” yazılıdır. Mesleğe yeni başlayan memurlar ilk iş olarak Server Dede’nin mezarını ziyaret ederdi. Rüşvet alan memurlar ise onun mezarının önünden başlarını eğerek geçerdi. Server Dede’nin hikayesi ise şöyledir:
Sultan I. Mahmud döneminde Defter Eminliği yapan Server Efendi dürüstlüğü ve göreve bağlılığı ile tanınmış bir kişidir. Bir gece Sultan Mahmud, Anadolu’da iki kasaba arasında paylaşılamayan bir mera yüzünden çıkan ihtilafı çözmeye çalışırken Defterhane’den arazilerle ilgili olan defterleri istetir. Defterleri almak için Defterhane’ye giden görevliler ise hiç ummadıkları bir tepki ile karşılaşırlar. Defter Emini olan Server Efendi “Fatih Sultan Mehmed Hazretleri’nin koyduğu kanuna göre, Defterhane’den gece vakti defter çıkarılması men edilmiştir. Hünkarım beni af buyursunlar. Defteri gece dışarı çıkartamam.” diyerek görevlileri geri gönderir.
Mimar Mehmet Vedat Tek’in imzası
Kendi emrine rağmen defterlerin verilmemesine hiddetlenen padişah hemen Server Efendi’nin idam edilmesini emreder. Sabah olunca konuyu paylaştığı sadrazamının kendisine Server Efendi’nin haklı olduğunu, gerçekten böyle bir kanunun bulunduğunu söylemesi üzerine pişman olan padişah hemen bir ferman gönderterek idamın durdurulmasını ister ancak çok geç kalmıştır. Zira cellatlar çoktan Server Efendi’yi Kabasakal’daki evinden almış ve At Meydanı’na getirerek kellesini vurmuşlardı. İdamın gerçekleştiğini öğrenen padişah büyük bir üzüntüye düşer ve görevine bağlılık yüzünden canından olan bu kişinin görev yerine yani Defterhane’ye gömülmesini emreder. Emir yerine getirilerek Defterhane’nin avlusuna gömülen Server Efendi o günden sonra Server Dede olmuş, memurlar tarafından pir olarak kabul edilmiş, mezarı ise türbe hürmeti görmüştür.
Server Dede’nin hikayesi Osmanlı resmi belgelerine bile girmiştir. 18. yüzyılın sonlarında dönemin padişahının usulsüz iş yapan, rüşvet alan memurlara hitaben buyurduğu bir fermanda “Defterhane memurlarından bazılarının önemli miktarlarda gelirleri olduğu halde iş sahiplerine ‘ser vermek olur, sırrı açığa vurmak olmaz’ diye ölümü göze alan ve bürolarının bahçesinde gömülü bulunan Server Dede’nin koyduğu kuralların aksine rüşvet aldıkları öğrenilmiştir. Dedelerinin görev sadakatinden utanmaları gereken bu memurlar, yakalandıkları takdirde cezalandırılacaklardır.” denilmektedir.
Kaynak:
http://www.kalinti-istanbul.com/
http://kentgazetesi.biz/