Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın, konusunda ülkemizin en zengin koleksiyonlarından biri olan Oryantalist Resim Koleksiyonu, 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına uzanan bir dönemde, Avrupalı ressamların özellikle Osmanlı dünyasını ve Türkiye coğrafyasını betimleyen eserlerinin yanı sıra, Osmanlı sanatçılarının bu dönemdeki karşılıklı etkileşimini yansıtan eserlerini de barındırmaktadır.

İmparatorluğun son iki yüzyılından geniş bir görsel panorama sunan bu koleksiyonda Osman Hamdi Bey’in yapıtları ve ünlü “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu da yer almaktadır. Oryantalist sanatın Osmanlı eksenli bu çok özel kesitine yönelmiş olmasıyla da ayrıcalıklı bir yere sahip olan Koleksiyon, Pera Müzesi’nin Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi’nde açılan uzun dönemli tematik sergiler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

Yeni Cami ve İstanbul Limanı

Jean-Baptiste Hilair [Hilaire]

Kağıt üstüne suluboya, 40,5 x 57,5 cm
1789

Jean-Baptiste Leprince’in öğrencisi olan Fransız ressam Jean-Baptiste Hilair (1753 Audun-le-Tiche - 1822 sonrası Paris), figürlü manzaralar, portreler, halktan tipleri gösteren figür çalışmaları ve gündelik yaşam sahneleri resmetmiştir. Daha çok desenleri ve suluboya resimleriyle tanınan sanatçının eserlerinde ustasının etkisi dikkati çeker. Hilair, 1776 yılında Fransız Büyükelçisi Kont Choiseul- Gouffier’ye Ege gezisi sırasında eşlik etti. Bu gezi sonucunda, ilk yayını 1782’de yapılan Voyagé Pittoresque de la Gréce’de gravür olarak yer alan resimlerin çoğu Hilair’e aittir. Choiseul- Gouffier 1784’de İstanbul’a elçi olarak atanınca Hilair yine onun yanındaydı. İstanbul’daki İsveç temsilciliğinin tercümanı ve Kral III.Gustav’ın özel sekreteri Ignatius Mouradja d’Ohsson’un Tableau Général de l'Empire Othoman isimli kitabındaki birçok gravür de Hilair’in çalışmalarını temel alır.1780’de Salon de la Jeunesse’e ve 1782’de doğulu figürleri mimari kalıntılar içinde gösteren bir manzara çalışmasıyla Salon de la Correspondance’a katıldı.

Resmin altında sanatçı tarafından yazılmış olan açıklamadan anlaşıldığı üzere, İstanbul Limanı’nda Fransız Büyükelçisi Kont Choiseul-Gouffier’nin topladığı antik eserlerin Fransa’ya gönderilmek üzere gemiye yüklenmesi konu edilmiştir. İlk kez 1776 yılında, Hilair ile birlikte bir Ege haritası çıkarmak üzere Osmanlı topraklarına gelen Choiseul-Gouffier, hazırladığı Voyagé Pittoresque de la Gréce adlı kitapta büyük ölçüde sanatçının resimlerinden yararlanmıştır. Antikiteye meraklı bu diplomat ve ressam arasındaki ortaklık, Choiseul-Gouffier’in 1784’te İstanbul büyükelçisi olarak atanmasından sonra da devam etmiştir.

Resimde, sol altta kayıklara aktarılan antik eserler görülür. Sanatçı her ne kadar belirli bir olayı betimlese de, anıtsal yapıların belirlediği kent silueti önünde Liman’ın görünümü ve sürüp giden gündelik yaşam da önemli bir yer tutar. Ön planda çubuk içen, sohbet eden, tekneye binmek için bekleyen halktan figürlerin yer aldığı Haliç ve Liman görünümleri, sanatçının İstanbul konulu resimlerinde sıklıkla karşılaşılan kompozisyonlardır.

Elçi Alayı

Jean Baptiste Vanmour

Tuval üstüne yağlıboya, 88,5 x 120,5 cm
(1725 ?)

Flaman asıllı Fransız ressamı Jean Baptiste Vanmour (1671 Valenciennes – 1737 İstanbul)’un gençliğinde Antoine Watteau’nun da ustası olan Jacques-Albert Gerin’den resim eğitimi aldığı sanılmaktadır. 1699’da gittiği Paris’te, İstanbul’a elçi olarak atanan Ferriol Kontu’nun dikkatini çekmiş ve aynı yıl onun eşliğinde İstanbul’a gelmişti. Burada De Ferriol için, Osmanlı resmî görevlilerini ve değişik uluslardan insan tiplerini gösteren figür resimleri yaptı. Bunlardan 1707-1708 yıllarında yaptığı bir grup resim, albüm haline getirilmek üzere baskıya hazırlandı ve 1714’te “Recueil de cent estampes représentant différentes nations du Levant” başlığıyla yayınlandı. Bu albüm sonraki dönemlerde birçok sanatçıya Osmanlı tiplemeleri için örnek oluşturmuştur. Sanatçı, De Ferriol’den sonraki Fransız elçisi Vikont d’Andrezel ve başka bazı Avrupa ülkelerinin elçileri için de çalışmıştı. Yapıtları arasında elçi kabul törenleri, gündelik yaşam sahneleri, giyim kuşam resimleri ve İstanbul manzaraları vardır. Ayrıca, döneminde İstanbul’da patlak veren Patrona Halil Ayaklanması’nın önderlerini de resimlemiştir. Vanmour’un İstanbul’da yerli sanatçılardan oluşan bir atölye kurduğu, resimlerinin bir bölümünün yapımında bu atölyenin ressamlarından yararlandığı ve atölyenin, sanatçının ölümünden sonra da bir süre ürün verdiği sanılmaktadır.

Tabloda, Avrupalı bir elçi heyetinin Osmanlı görevlileri eşliğinde Pera sırtlarından geçişi betimlenmiştir. Galata Mezarlığı’nın yanından geçen beyaz atlı elçi, ön planda, merkeze yakın bir konuma yerleştirilmiştir. Tablo, Vanmour’un sergide yer alan ve aynı elçinin kabul töreninin aşamalarını gösteren bir resim dizisinin  parçasıdır. Bu dizide betimlenen elçi, 1723-1726 yılları arasında İstanbul’da görevli Venedik Balyosu Francesco Gritti olabilir. Yeniçerilerden oluşan bir bölük önden gitmekte, solda alayın geçişini izleyen halktan bir grup insan, arka planda da yelkenlilerle kaplı Haliç, Süleymaniye Camisi ve Bozdoğan Kemeri görülmektedir. Sol alt köşede, bir taş üstünde, Vanmour pinxit biçimindeki imza seçilmektedir.

İstanbul Panoraması

Antoine de Favray

Tuval üstüne yağlıboya,100 x 213 cm
1773

Sanat eğitimini Roma’daki Fransız Akademisi’nde, Jean-François de Troy’dan alan Fransız asıllı sanatçı Antoine de Favray (1706 Bagnolet - 1791 Malta), 1744’de eğitimini bitirdikten sonra oradayken tanıştığı bazı Malta Şövalyelerinin teklifi üzerine birkaç ay kalmak üzere Malta’ya geldi. Malta’da büyük ilgi gören ve 1751 yılında Malta Şövalyesi ilan edilen sanatçı mesleğini burada sürdürdü. Burada kaldığı süre boyunca kiliseler için tablolar hazırladı; Saint Jean Şövalyeleri Tarikatının Büyük Üstad’ının ve şövalyelerin portrelerini, Maltalı kadınların resimlerini yaptı. 1762 tarihinde Akademi üyesi olan Favray, aynı yıl Türkiyeyi ve Türkleri konu alan resimler yapmak üzere, dokuz yıl süreyle kalacağı İstanbul’a geldi. M. de Vergennes ve Saint Priest’in elçilikleri sırasında, onların koruyuculuğunda, İstanbul’daki Fransız Sarayı’nda, sonra da Rus Sarayı’nda yaşadı. 65 yaşında Malta’ya dönen Favray’in yapıtları arasında, yabancı elçilik çevrelerinden insanların portreleri, kabul töreni resimleri, özellikle Rum ya da Levanten kadınları konu alan gündelik yaşam resimleri ve Pera sırtlarından panoramik İstanbul manzaraları vardır. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Favray’nin Avrupa sanat çevrelerinde de belirli bir yer edindiği görülmektedir.

Favray’nin İstanbul’da yaptığı resimler arasında panoramik İstanbul manzaraları önemli bir yer tutar. Tüm detayların son derece titizlikle ve doğrulukla işlendiği, önemli bir belge niteliği de taşıyan bu manzaralar, dönemin diğer batılı sanatçılarının çoğunlukla yaptığı gibi Pera’daki elçiliklerden; özellikle de sanatçının İstanbul’dayken bir süre yaşadığı Rus Sarayı’ndan bakılarak resmedilmişlerdir. 1911 yılında, 18. yüzyıl’da Osmanlı dünyasını konu alan Avrupa’lı sanatçılar üzerine Les Peintres du Bosphore adlı bir kitap yazmış olan Fransız diplomat Auguste Boppe’a göre Favray, ilk kez İstanbul’a geldiği 1762 yılında Fransız büyükelçisi M. de Vergennes için resmettiği bu görünümü daha sonra ve büyük olasılıkla da 1770 ve 1773 yıllarında Malta Şövalyesi Etienne-François Turgot için de tuvaline aktarmıştır.Favray, Şövalye Turgot’ya yazdığı ve kompozisyon üzerine geniş bilgi veren mektuplarında, İstanbul’un resimde görülen semtlerini ve önemli yapılarını tanıtmakta; ayrıca elçilikler dışında resim yapmanın zorluğundan ve Pera’nın kente hâkim konumunun İstanbul’u resmetmek için ne kadar uygun olduğundan bahsetmektedir. 

Buna göre, resimde ön planda görülen bahçeler Rus Sarayı’na aittir. İstanbul’un çeşitli semtlerinin yanısıra Topkapı Sarayı ve Favray’nin Asya Sarayı olarak sözünü ettiği bir yapılar grubu görülür. Favray Turgot’ya yazdığı mektupta şöyle der: “…bir saray görülüyor. Asya Sarayı diye adlandırılıyor. Sarayı, IV. Murad, Bağdad seferinden dönüşte, İran stilinde inşa ettirmiş. Saray bugün terkedilmiş…”. Hilair, Cassas gibi başka sanatçıların eserleriyle karşılaştırıldığında Harem bölgesindeki bu yapılar topluluğunun, bugün var olmayan “Kavak Sarayı” olduğu anlaşılır. Sağda, arka planda görülen yüksek, beyaz dağ ise Uludağ’dır.

Düğün Ertesi: Paça Günü

Ressamı belirsiz (Kuzey Avrupa ?)

Tuval üstüne yağlıboya, 53,5 x 76 cm. 
18. yüzyıl ortaları

Resimde, Osmanlı âdetlerine göre düğünün ertesi günü yapılan ‘paça günü’ betimlenmiştir. Kompozisyonun merkezinde yer alan gelin, önündeki kırmızı örtüyle daha da vurgulanmıştır. Gelinin kırmızı duvağı ve kaftanı pencerenin iki yanına asılıdır. Aile büyüklerinin, düğün gecesinin sabahı armağan ettiği kemer ve inci kolye, gelinin kucağındadır. Sağda, seki üstünde gelinin çeyiziyle birlikte gelen, çiçekli vazolarla donanmış tepsi görülür. Solda, ev sahipleri yeni gelen konukları karşılamaktadır. Giysiler 18. yüzyıl ortalarının modasını yansıtır. Tablo, Vanmour’un Rijksmuseum’da bulunan Rum Düğünü’nden esinlenilerek yapılmış olmalıdır.

Sohbet

Vanmour Okulu

Tuval üstüne yağlıboya, 44 x 62 cm
18. yüzyılın ilk yarısı

Sergideki gündelik yaşamı konu alan, Vanmour atölyesi sanatçılarınca yapılmış dört resimden biridir. Üst sınıftan insanların ev içi yaşantısının yansıtıldığı eserde, ortada cami mimarisini anımsatan bir çeşme bulunur. Eser, yine günümüze ulaşmış bir Vanmour resmini temel alır. İki resim divan minderlerinin desenlerindeki küçük farklılıklar dışında, kompozisyon olarak tamamen aynıdır. Ancak resimler karşılaştırıldığında figür üslubu, fırça tekniği ve detayların işlenişinde farklılıklar görülür. Bu iki resmin, 1993 yılında Paolo Spezzani tarafından radyografi tekniğiyle yapılmış karşılaştırması sanatçı ve atölyesine ait resimlerdeki teknik ve üslupsal ayrımlara ışık tutmuştur. Aynı kompozisyonun Antonio ya da Francesco Guardi tarafından Schulenburg Kontu için yapılmış bir kopyası daha bulunur. Ayrıca Rijksmuseum’da, bu kez figürlerin kağıt oynadığı Vanmour’a ait benzer bir resim daha vardır. Eser, 1911’de Paris’te düzenlenen Turquerie sergisinde yer almıştır.

Said Paşa Yalısı

Mıgırdiç Civanyan, (Thomas Allom’dan)

Tuval üstüne yağlıboya, 101 x 131 cm
19. yüzyılın son çeyreği

İngiliz asıllı mimar ve ressam Thomas Allom (13 Şubat 1804, Londra – 31 Ağustos 1872, Barnes), İngiliz Kraliyet Akademisi’ni bitirdi. Sanat yaşamının ilk yıllarında mimar Francis Goodwin’in yanında çırak olarak bulundu; 1820’lerden itibaren İngiltere ve Kıta Avrupası’nda kapsamlı gezilere çıktı; İngiltere, Fransa ve Belçika’da çeşitli kentleri resimledi. İngiltere’de mimar olarak çeşitli yapılara imza attı. 1827- 1871 arasında Kraliyet Akademisi’nde projelerini sergileyen sanatçı Institute of British Architects’in (İngiliz Mimarlar Enstitüsü) kurucuları arasında yer aldı. Sir Charles Barry ile Parlamento Binası dâhil olmak üzere değişik projelerde birlikte çalıştı. 1834- 1836 yılları arasında İstanbul, Anadolu ve Filistin’i gezdi ve resimledi. Bu resimleri gravürlenerek Robert Walsh’un metnini yazdığı ve 1838’de Londra’da yayınlanan Constantinople and Scenery of Seven Churches of Asia Minor adlı kitapta yer aldı. Sanatçı, ayrıca L. Gallibert ve C. Pelle’in Constantinope Ancianne et Moderne  ile Character and Costume in Turkey and Italy adlı kitapları için de İstanbul konulu çeşitli resimler yaptı. Çin’i konu alan eserleri de olan sanatçının bu konudaki çalışmaları 1845’te China Illustrated adlı yayında yer almıştır.

Eser Thomas Allom’un Constantinople and Scenery of Seven Churches of Asia Minor (İstanbul ve Anadolu’nun Yedi Kilisesi’nden Görünümler) adlı kitabının ilk cildinde, gravür olarak yayınlanan kompozisyonundan kopyadır. İstanbul’daki İngiliz elçisi Lord Strangford’un 1820’den itibaren özel papazı olan Robert Walsh’un yazdığı ve 1838’de Londra’da iki cilt olarak yayınlanan bu kitap, çoğunluğu Allom’un çalışmalarından üretilmiş gravürler içerir. Daha sonra Fransızca baskısı da yapılmış olan kitabın gravürleri, 19. yüzyılda İstanbul’a dair önemli görsel kaynaklardan biri haline gelmiş ve pek çok ressam tarafından bu gravürler model alınmıştır.

Bu resimde de bir Osmanlı sanatçısı olan Civanyan’ın kendi döneminden daha eski İstanbul’u betimlemek için aynı kaynaktan yararlanması söz konusudur. Civanyan’ın eserine yansımasa da, Walsh’un anlattığına göre Said Paşa, reayaya tanınmayan bir imtiyazdan yararlanarak yalısını gül rengine boyatmış ve bu simgesel renkle evlilik hayatındaki mutluluğu ima etmiştir. II. Mahmud’un kızı Mihrimah Sultan’ın eşi Said Paşa’ya ait, günümüze ulaşmayan Bebek’teki bu yalı kompozisyona egemen olsa da, denizle bütünleşmiş bir kent olan İstanbul’un gündelik yaşamından çeşitli kesitler de resme yansımıştır. Bunların içinde, Boğaz’ın en çok akıntı alan yeri olduğundan kıyıda tekneleri çeken hamallar dikkati çekmektedir.

Osmanlı Sultanı ve Hasekisi

Ressamı belirsiz

Tuval üstüne yağlıboya, 97 x 130.5 cm
18. yüzyılın ilk yarısı

Resimde koyu bir fon önünde bir Osmanlı sultanı ve hasekisi gösterilmiştir. Figürler birbirlerine doğru ellerini uzatmışlardır. Sultan, değerli taşlarla süslü ve sırmalı entarisinin üstüne, kenarları kürklü, kırmızı bir kaftan giymiştir ve başında, yine değerli taşlarla bezeli, üstü alemli, selimî tipi kavuk vardır. Haseki de simli kırmızı bir entari giymiş ve başına zümrüt ve yakutlarla süslü, arkasından örtüsü sarkan yüksek bir başlık takmıştır. Bu tür, arkasından örtüsü sarkan yüksek başlıkların ilk örneği Jean Jacques Boissard’ın 1581 tarihli Habitus Variorum Orbis Gentiumadlı giyim kuşam albümünde görülür, 17. yüzyılda da yaygındır.

Gözde Sultan

Étienne Jeaurat

Tuval üstüne yağlıboya, 50 x74.5 cm
18. yüzyıl

Bir Osmanlı iç mekânında, saraylı bir çiftin betimlendiği resim, Boppe’un “Türk ressamları” olarak adlandırdığı bir grup sanatçıdan biri olan Jeaurat’nın Turquerie’lerindendir. Bu gruptan sanatçıların Türkiye’ye gelmeden yaptıkları Doğu konulu resimlerde giysiler çoğunlukla doğru betimlenirken, iç mekân dekorasyonunda resimdeki puf gibi Avrupa’ya özgü ayrıntılar görülür. Sanatçının çok benzer kompozisyondaki bir başka resmi de Namur’deki Musée Groesbeeck de Croix’da bulunmaktadır.

Mehmed Said Efendi ve Maiyeti

George Engelhardt Schröder

Tuval üstüne yağlıboya, 113 x 142 cm 
1733 ?

Resimde, on dört kişilik maiyetiyle birlikte betimlenen Mehmet Said Efendi, XII. Karl’ın Osmanlı Devletine olan borçlarını tahsil etme göreviyle, Kozbekçi Mustafa Ağa’dan dört yıl sonra İsveç’e gönderilen elçidir. Kompozisyonun ortasında görülen Mehmet Said Efendi, Sefaretname’sinde de belirttiği gibi görkemli törenlerle karşılanmış, kral tarafından kabul edilmiş, ancak o da parayı alamadan geri dönmüştür. Sonunda İsveç’in, Ruslara karşı Osmanlıları destekleme sözüyle borç düşürülmüş ve Osmanlı Devleti'ne verilecek bir savaş gemisiyle sorun çözülmüştür.

Sokak

Germain Fabius Brest

Tuval üstüne yağlıboya
34 x 23 cm
19. yüzyılın ikinci yarısı

Marsilya Güzel Sanatlar Okulu’nda Émile Loubon’un öğrencisi olan Fransız ressamı Germain Fabius Brest (31 Temmuz 1823 Marsilya - Kasım 1900 Marsilya), Paris’te Troyon’dan da dersler alarak sanatını geliştirdi. 1851’den 1896’ya kadar Paris Salonu’nda eserlerini sergiledi. 1847’de ve 1855 sonlarında İstanbul’a iki kez geldi. İkinci gelişinde 3 ya da 4 yıl kaldığı düşünülmektedir. 1858 Temmuz ve Ağustos aylarında Trabzon’u da ziyaret etti. 1857’den itibaren İstanbul konulu resimlerini Paris Salonu’nda sergiledi. Özellikle 1861 Salon’unda yer alan İstanbul resimleri ilgi uyandırdı ve “Atmeydanı” konulu eseri Fransız hükümetince satın alındı. Sanatçının İstanbul’un yanısıra Venedik ve Fransa’nın güneyini konu alan çalışmaları da vardır.

İstanbul konulu resimlerinde çoğunlukla insanların kaynaştığı meydanları, pazaryerlerini, sokak görüntülerini ele alan Brest, bu resminde de manzara ile gündelik yaşamın içe içe geçtiği bir sahneyi betimler. Teophile Gauthier, Brest’in “Atmeydanı” başlıklı resmi için “pitoresk doğruluk”tan söz etse de, sanatçının İstanbul resimlerinin çoğu gerçeği yansıtmaktan çok kapris niteliğindedir. Bu resminde de olduğu gibi olasılıkla ülkesine döndükten sonra, İstanbul’dayken yaptığı eskiz ve desenleri kullanarak gerçekleştirdiği eserlerinde, bir İstanbul atmosferi yaratmayı başarmıştır. Brest’in resimlerinde çoğunlukla mimari unsurlarla bir arada ele alınan figürler ise renkli giysileriyle, pastel renklerin kullanımıyla oluşturulmuş bu atmosferi zenginleştiren unsurlar olarak anlam kazanırlar.

Kahve Keyfi

Ressamı belirsiz (Fransız Okulu)

Tuval üstüne yağlıboya
112 x 101.5 cm
18. yüzyılın ilk yarısı

Resimde, kahve içen bir Osmanlı hanımı, yanında hizmetçisiyle ve dönem modasına uygun giysiler içinde görülmektedir. Tabloya konu olan ana figür için, Jean-Baptiste Vanmour’un resimlerinin gravürlerinden oluşan Receuil de cent estampes répresentant differentes nations du Levant’daki “Sedirde Kahve İçen Türk Kızı” model alınmıştır. Ancak burada hizmetçi ayakta değildir ve ana figürün soluna çömelmiş, hanımına kahve sunmaktadır. Bir başka fark da figürlerin başlıklarında görülür. Tablodaki abartılı başlıklar, 17. yüzyılda Türkiye’ye gelmiş Hollandalı gezgin ressam Cornelis de Bruyn’ün 1698’de yayımlanan Reisen van Cornelis de Bruyn adlı kitabındaki serpuşlu kadın resimlerinden alınmıştır.

Thomas Hope’un Türk Giysileri İçinde Portresi

Henry Bone (William Beechey'den)

Bakır üstüne emaye, 29 x 21 cm
Mayıs 1805

Portrenin yağlıboya versiyonun ressamı Sir William Beechey (1753 Burford – 1839 Londra) portre, manzara ve mitologya konulu resimleriyle tanınan bir İngiliz saray ressamıdır. Hukuk öğreniminin ardından Royal Academy’de resim eğitimi almış ve Johann Zauffely (Zoffany)’nin öğrencisi olmuştu. Yapıtları 1776’dan başlayarak, Royal Academy’de sergilendi; 1782- 1787 yılları arasında bulunduğu Norveç’te de birçok sipariş aldı. Reynolds geleneğinde çalışan sanatçı, 1793’de İngiltere kralı III. George’un eşi Kraliçe Charlotte’un portre ressamı olmuş ve krallık ailesi üyelerinin portreleriyle ün kazanmıştı. 1798’de Royal Academyüyeliğine seçildi ve III. George’u konu alan bir resminden dolayı ‘Şövalye’ unvanını aldı. 1805’den başlayarak Royal Academy’nin yanısıra British Institution’da da yapıtlarını sergilemiş ve 1830’dan sonra IV. William’ın “Baş Ressamı” olmuştur. Öğrencileri arasında John Constable’ın da bulunduğu bilinir.

Beechey tarafından yapılan Hope portresini emaye tekniğindeki kopyasını yapan Henry Bone (1755 Truro, 1834 Somerstown): Ünlü bir İngiliz emaye ressamları ailesinin ilk üyesidir. Bir marangozun oğlu olan Bone, çocuk yaşlarda aldığı resim eğitiminin ardından Plymouth’da bir porselen ustasının yanına çırak olarak girmiş ve bu atölyede yaptığı manzara ve çiçek resimleriyle tanınmaya başlamıştı. 1779’da yerleştiği Londra’da bir emaye atölyesinde saat ve mücevher süslemeleri  yapan sanatçı 1781-1831 yılları arasında Royal Academy’de bir dizi emaye minyatür portre sergiledi. Çalışmalarının çoğu emaye tekniğinde olan Bone’un genellikle büyük boyutlu tablolardan kopyalar ürettiği bilinmektedir. Temelde bir portre ressamı olarak tanınan ve 1811 yılında Royal Academyüyeliğine seçilen Bone, aralarında I. Elizabeth dönemi İngiltere’sinin önde gelen kişilerinin de yer aldığı bazı diziler resimlemiş ve emaye resim tekniğinde deneysel çalışmalar yapmıştır.

Portrede betimlenen koleksiyoncu, tasarımcı ve yazar Thomas Hope (1770 – 1831), İskoç kökenli, bankacı bir aileden gelmekteydi. İngiltere’de neoklasik beğeninin yerleşmesindeki katkısıyla  tanınan Hope, antik ve çağdaş eserlerden oluşan koleksiyonunun bulunduğu evini kamuya açmış, iç-mekân dekorasyonu konusunda yaptığı çalışmalarını 1807 yılında Household Furniture and Interior Decoration adlı bir kitapta yayınlamış ve bu kitap Regency döneminde çok etkili olmuştu.  1787-1795 arasında Akdeniz ülkelerine geziler yapan Hope, resimde Türk giysileri içinde betimlenmiştir ve arkasında bir cami görüntüsü vardır. Giysisi, çubuğu, başlık biçimi ve kemerindeki hançer, Choiseul-Gouffier’nin Voyage Pittoresque de la Grèce adlı albümündeki “Kalyoncu” gravürüyle benzerlik gösterir; resmin arkasında, Hope’un doğuda giydiği “Galcondgi” giysisi içinde betimlendiği yazılıdır. Resmin, bugün National Portrait Gallery’de bulunan, Sir William Beechey’e ait ve yapım tarihi belirsiz yağlıboya versiyonunun 1799 yılında sergilendiği bilinmektedir.

İletişim

Pera Müzesi Dostluk Programı hakkında soru ve önerileriniz için:
[email protected]
+90 212 334 99 00