Günümüz Sultanahmet’in At Meydanı olarak bilinen Hipodromun yapımına İmparator Septimus Severus (193-211) zamanında başlanmış, I. Constantinus (324-337) zamanında ise Roma’daki Circus Maximus örnek alınarak genişletilmişti. Hipodromun ortasında yer alarak yarış alanını ikiye ayıran spina ve Hipodromun güney ucundaki, yarım yuvarlak sphendone pek çok anıt ve heykelle süslenmişti.

Bu anıtlardan spina üzerinde yer alan Dikilitaş, Örme Sütun ve Burmalı Sütun bugün de Sultanahmet’te varlığını korumaktadır. Diğer heykeller ise tahrip edilmiş veya yerlerinden sökülerek taşınmış olmalıdır. Hipodromu süsleyen anıtların en ünlüsü ise, Quadriga adı verilen zafer arabasını çeken dört bronz at heykelidir.

Geçmişte Hipodromun kuzey cephesinde yer almış olan Bronz Atlar’ın Konstantinopolis’teki varlığından ilk kez, 10. yüzyılın sonlarına ait Patria Sive Origines Urbis Constantinopolitanae adlı anonim eserde söz edilir. Bu eserde, bu dört altın kaplama atın II.Theodosius (408-450) zamanında Sakız Adası’ndan getirtildiği belirtilir.

Ortaçağ’da da pek çok gezgin Hipodromdaki anıtlardan ve at heykellerinden söz etmiştir. 12 ve 13. yüzyıllarda yaşamış olan Bizanslı tarihçi Nicetas Choniates, I. Manuel Komnenos (1143-1180) döneminde Hipodrom kulesinin üzerinde altın yaldız dört bronz atın bulunduğunu yazmaktadır. 15. yüzyılda Konstantinopolis’e gelen Floransalı seyyah Christophore Buondelmonti, Hipodromda bulunan ve “Venediklilerin, üzerindeki yaldızlı at heykellerini kendi vatanlarına götürerek San Marco kilisesine yerleştirdikleri dört sütundan” bahseder.

1432-33 yıllarında Bourgogne dükü Philippe le Bon’un elçisi olarak Konstantinopolis’e gelen Bertrandon de la Broquiere, üstlerinde bir zamanlar bronz at heykellerinin bulunduğu sütunlardan söz eder ve atların artık Venedik’te olduğunu söyler. Gerçekten de, Bronz Atlar, 1204 yılında düzenlenen Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında Venedik’e götürülmüştür.

1204 yılında, Haçlılar Konstantinopolis’i ele geçirdiklerinde şehri yağmalamış, birçok sanat eserini tahrip ederken, bazılarını da Avrupa’ya götürmüştür. Günümüzde Sultanahmet’inde At Meydanı olarak bilinen Hipodromdaki dört at heykeli de götürülen bu eserler arasında yer almıştır. Dördüncü Haçlı Seferlerinde ve Konstantinopolis’in ele geçirilmesinde büyük rol oynayan Venedik Doçu Enrico Dandolo, bu at heykellerini kendi şehri olan Venedik’e yollamış ve heykeller şehrin koruyucu azizi olan San Marco’ya adanmış olan kilisenin batı cephesindeki orta kapının üzerine yerleştirilmiştir.

6.yy hipodrom girişi cascares kapıları.Girişin üzerindeki 4 at heykeli halen venedik san marco kilisesinin girişinde

San Marco Kilisesi’nin dış cephesi ilk yapıldığında sade bir görünüme sahipken, Venedik’in Konstantinopolis’e karşı kazandığı zaferin ardından heykeller, mozaikler, sütunlar ve mermer kaplamalarla zenginleştirilmiştir. Kilise cephesinin yeni görünümü, adeta Venedik’in Dördüncü Haçlı Seferleri ile Akdeniz’de kazandığı büyük gücü ilan etmektedir. Kilisede Konstantinopolis’ten getirilen ganimetlerin kullanılmış olması, yeni görünümün 1204 zaferiyle bağlantılı olduğunu gösterir. Bu ganimetlerden en ünlüsü Bronz Atlar’dır.

Hipodromdan çalınan quadrigayı replikasını

1797 yılında Napoleon Bonaparte’ın Campo Formio antlaşmasıyla Venedik’i Avusturya’ya vermesiyle, Fransızlar Venedik’i terk etmeden önce şehre ait pek çok eseri yanlarına alarak ülkelerine götürmüşlerdir. Dört at heykeli de bunların arasındadır.

Roma imparatorluk geleneğine hayran olan Napoleon’un isteğiyle dört at heykeli, Paris’teki Carrousel Zafer Takı’nın üzerine yerleştirilmiştir. 1815 yılında Napoleon’un yenilgisini perçinleyen Viyana Antlaşmasıyla, at heykelleri Venedik’e geri verilerek San Marco Kilisesi’ndeki eski yerlerine konulmuştur. 1975 yılında, kilise cephesine bu atların kopyaları yerleştirilmiş, orijinalleri ise doğal şartlardan korumak amacıyla Venedik San Marco Kilisesi içindeki Museo Marciano’ya taşınmıştır.

Quadriga’nın Atları ,Latincede dört anlamına gelen quattuor kelimesinden türemiş olan quadriga, dört at ile çekilen arabadır. Quadriga, Roma İmparatorluğu'nun simgesi haline gelmiş olan zafer taklarının üzerine yerleştirilirdi. Bu, Roma Senatosu'nun uyguladığı bir gelenekle de bağlantılıydı. Büyük bir zafer kazanan kumandanın şerefine Senato tarafından düzenlenen büyük geçit alayına kumandan, beyaz atların çektiği süslü bir zafer arabası ile katılırdı. Quadriga, bir şekilde kazanılan zafere işaret ederdi.

Hipodromun, quadriga yarışlarının yapıldığı alan olması da, bu heykellerin neden buraya konulduğunu açıklamaktadır. Şüphesiz, bu quadriga, Hipodrom için büyük önem ve sembolik bir anlam taşıyordu.

Venedik’e götürülerek San Marco kilisesinin cephesine yerleştirilen bu quadriga’nın Hıristiyanlar için farklı bir anlamı olmuştu. Quadriga’nın sürücüsü İsa ile, arabanın dört atı ise İsa’nın öğretisini dünyaya yayan dört İncil yazarı ile özdeşleştirilmişti. Böylece quadriga, askeri, siyasal ve dinsel bir anlam kazanmıştı. Antik Dönem kabartmalarında sıkça karşılaşılan quadrigaların antik Çağ’dan günümüze kalan tek örneği Konstantinopolis Hipodromundan Venedik San Marco Kilisesi’ne giden quadrigadır.

Quadriga’nın ve törenlerin parçası olan bu atların vücut oranları, belirli bir at tipine uymaz. Gövdeleri ve özellikle boyunları kısa ve kalın, bacakları uzundur. Ön ayaklarından biri yere basarken, diğeri havada adım atmaya hazırlanır gibidir. Ağızları açık olan bu atların kuyrukları bağlıdır.

http://www.sakipsabancimuzesi.org/