BALAT

Bizans dönemindeki adı Petrion olan semtte, ticaret sayesinde zenginleşmiş Rum vatandaşları yaşamaktadır. Fetihten hemen önce evlerini terk etmiş ancak Fatih Sultan Mehmed’in kendilerine dokunulmayacağı ve ibadetlerinde serbest bırakılacakları garantisini vermesi üzerine geri dönmüşler. Balat, karşısındaki Hasköy gibi geniş Yahudi nüfusunu barındırmış yıllarca, bu nedenle de cami ve kiliselerle birlikte sinagoglarıyla günümüze ulaşmıştır. Görülecek, gezilecek ve keşfedilecek birçok tarihi yapıya ev sahipliği etmektedir. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Aziz Stefan Bulgar Kilisesi, Moğolların Meryemi Kilisesi, Fener Rum Erkek Lisesi, Ayakapı, Vaftizci Yahya Kilisesi, Balat Çarşısı, Ahrida Sinagogu, Surp Hreşdagabed Kilisesi, Or-Ahayim Yahudi Hastanesi, Ferruh Kethüda Camii gibi birçok tarihi yapı bulunmaktadır.

FENER RUM ORTODOKS PATRİKHANESİ

VI. yüzyıldan beri Ortodoks dünyası için çok önemli bir şehir olan İstanbul sürekli güç savaşlarının ortasında yer almış. Önce faaliyetlerini Havariyun (12 Havari) Kilisesi’nde yürüten partikhane, İstanbul’un fethinden sonra Çarşamba semtindeki Pammakaristos Manastırı’na taşınmış. Sonra sırasıyla Fener Vlah Sarayı Kilisesi ve Ayvansaray Ayios Dimitrios Kilisesi’ne geçen patrikhane 1602 yılında şu anda bulunduğu Aya Yorgi Kilisesi’ne yerleşmiş. Günümüzde dünyadaki Rum Ortodoks cemaati tarafından ana kilise olarak kabul edilen patrikhanenin orijinal bazilikası büyük yangında tamamen yanınca 1720 yılında yeniden yapılıp bugünkü görünümüne kavuşmuş. Patrikhane, üçlü bir kapıdan geçilerek girilen bir avlunun ortasında yer alıyor. Ortadaki bölüm, Orta Kapı, 1821 yılında Yunanlıların Osmanlı hâkimiyetinden çıkmak için başlattığı savaşı desteklediği için asılan Patrik V. Gregorios anısına kilitlenmiş ve siyaha boyanmış. 1941 yılında maruz kaldığı ikinci yangın bu yaşlı binayı hayli tahrip etmiş, geriye sadece kilisenin arkasındaki bahçenin sonunda yer alan kütüphanesi kalmış. Eğer İstanbul’daki Bizans kiliselerinin en parlak dönemlerinde nasıl olduğunu merak ediyorsanız patrikhaneyi mutlaka görmelisiniz; parıl parıl parlayan altın ikonalar ve diğer dekorasyon öğelerinin mütevazılığı arasındaki tezat dikkatinizi çekecek.

FERRUH KETHÜDA CAMİ

Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı Semiz Ali Paşa'nın kethüdası yani kâhyası olan Ferruh Ağa tarafından 1562-63 tarihinde inşa ettirilmiştir. Mezarı caminin ön tarafındaki hazire içinde bulunmaktadır. Mimar Sinan'ın eseri olan cami, Osmanlı döneminde Halvetiyye tarikatının Sünbüliye koluna ait bir tekke olarak da kullanıldığı için Balat Tekkesi adıyla da ünlenmiştir. Tekkeye ait diğer bölümler zaman içinde yıkılıp ortadan kalkmıştır. Külliyeden günümüze sadece cami ve çeşme kalabilmiştir. Dikdörtgen planlı olarak, kesme taştan inşa edilen caminin mihrabı baştan başa Tekfur Sarayı imalatı olan değerli çinilerle kaplıdır. Duvarlarındaki diğer Tekfur çinileri 1940'lı yıllarda çalınmış ve tahrip edilmiştir. Ferruh Kethüda Camii, tekkelerin kapatılmasıyla birlikte, 1925 yılından sonra uzun müddet hizmet dışı kalmış ve harap duruma gelmişken, semt halkı tarafından kurulan bir derneğin girişimleri ile 1953 yılında onarılmaya başlanmış ve Vakıflar İdaresi'nin desteğiyle de 1960 yılında yeniden ibadete açılmıştır. 1986 yılında yapı büyük bir onarım daha görmüştür. Kıble duvarında bir güneş saati olan cami düz kiremit çatılı, mütevazı bir binadır. Bahçede sonradan yapılan küçük bir süs havuzu yer alır.

AYAKAPI

Fener’i Haliç’ten yoğun trafikli bir ana yol ayırır. Yol boyunca İmparator Theodosios tarafından V. yüzyılda yaptırılan ve İmparator Theophilos tarafından IX. yüzyılda tamir ettirilen surları hala görebilirsiniz. Ne yazık ki, 1204 Haçlı Seferi ve 1453 İstanbul’un Fethi sırasında oldukça zarar gören surlar bir hayli bakımsız durumda. Surlar boyunca pek çok kapı da ulaşmış günümüze, bunların arasında Ayakapı Mimar Sinan tarafından 1582 yılında inşa edilmiş. Hemen yanındaki mescidin türbesinde yatan Sekbanbaşı Abdurrahman Ağa İstanbul’un fethi sırasında şehit düşmüş. Yanında, bir zamanlar yeniçeri üssü olarak kullanılan bina ise yeniçeri ocağını lağveden Sultan II. Mahmud zamanında polis karakolu olarak kullanılmış, bugün küçük bir kafeye ev sahipliği yapıyor.

BALAT ÇARŞISI

Eğer ana caddeden içeriye girer ve Leblebiciler Caddesi boyunca yürürseniz farklı zaman dilimlerinden kalan binalara yerleşmiş, iki sokağa yayılmış küçük dükkanlarla dolu eski bir çarşıya ulaşırsınız. Burası Çıfıt yani Yahudi Çarşısı’dır ve şarkılara konu olmuş Agora Meyhanesi’ne de ev sahipliği yapar. Burada Bulgaristan’ın Yanbol kasabasından gelen cemaatin yaptırdığı Yanbol Sinagogu’nun girişini de göreceksiniz. İstanbul’da orijinal ahşap tonoza sahip tek sinagog olarak bilinen bina, 1895 yılında 300 kişinin aynı anda ibadet edebileceği büyüklükte yapılmış.

Balat adeta bir atölye; burası fotoğraf sanatını öğrenmek isteyen herkesin en az bir kez uğradığı, profesyonelce poz vermeyi çoktan öğrenmiş çocukların gönüllü asistanlığı ile ilk fotoğrafların çekildiği yer.