NİHAT ULUDAĞ İSTANBUL

Sultanbeyli Aydos Kalesi’nde 2010 yılından bu yana yapılan kazılarda ‘3 nefli kilise’ ve ‘en az 800 yıllık olduğu düşünülen karbonlaşmış buğday, bakla ve toprak yemek kapları’ ortaya çıkarıldı.

İstanbul Arkeoloji Müzesi denetiminde Aydos Kalesi’nde 7 yıldır devam eden kazılarda arkeologları heyecanlandıran yapılar ortaya çıkarıldı.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdür Yardımcısı Rahmi Asal, kazılarda ortaya çıkarılan, 3 nefli kilise, su sarnıçları ve en az 800 yıllık olan karbonlaşmış buğday, bakla ve toprak yemek kaplarını Habertürk Gazetesi’ne anlattı.

SARNIÇ VE SU KANALLARI ORTAYA ÇIKARTILDI

Rahmi Asal, 2010 yılında Aydos Kalesi’nde kazı çalışmalarımız müze müdürümüz Zeynep Kızıltan başkanlığında başladı. Aydos Kalesi bitki örtüsüyle tamamen kapatılmış bir durumdaydı. Önce iç ve dış surları belirgin bir hale getirdik. Kale içerisinde burada yaşayan insanların su ihtiyacını karşılayan 2 adet su sarnıcı ve yerleşim yerlerine su taşınmasını sağlayan kanalları ortaya çıkardık.

3 NEFLİ KİLİSE VE YAPILAR

Asal, “bitki örtüsünü kaldırdığımızda burada kilise temelinin olduğunu fark ettik. Yaptığımız kazılar sonrasında 3 nefli kilise ve bitişiğinde başka yapıların da bulunduğu bir yapıyı ortaya çıkardık” dedi.

İŞTE O KİLİSE

Savunmaya yönelik bu yapıların dışında, kale içinde gerçekleştirilen çalışmalarda kalenin en üst noktasında, yaklaşık orta bölümde, doğu-batı doğrultulu yerel taş ve yassı tuğla örgülü, horasan harç bağlayıcılı 20x13.50 metre boyutlarında bir kiliseye ait kalıntılar ortaya çıkarıldı. Doğu uçtaki apsisin her iki yanında Pastoforion hücreleri yer alıyor. Bu küçük mekanlar Litürjik objelerin muhafaza edildiği ayin için hazırlanılan odalardır. Kilisenin hemen kuzey bitişiğine ise inşasından muhtemelen kısa bir süre sonra yine aynı doğrultulu 10x5 metre boyutlarında doğu ucunda apsisi yer alan bir mekan daha eklendiği tespit edildi.

KALE SAKİNLERİ BAKLA VE BUĞDAYLA BESLENMİŞ

Aydos Kalesi’nin doğu kısmında Horasan harcıyla yapılmış 3 adet odacık tespit edildi. Bizanslılar döneminde silo olarak kullanıldığı belirlenen dikdörtgen planlı bu odacıklarda, yoğun miktarda karbonlaşmış buğday ve baklagil kalıntısı bulundu. Bulunan karbonlaşmış buğday ve baklagiller analiz edilecek.

TOPRAK ALTINDAN TARİH FIŞKIRDI

Kazı çalışmaları ile kaleyi tamamen kaplayan bitki örtüsü ve toprak dolgu alınarak kalenin burçları, beden duvarları ve kapıları ortaya çıkarıldı. Çalışmalar sonucunda ortaya çıkartılan tüm yapıların ana kaya üzerine yerel taşlarla yapıldığı ve bağlayıcı olarak horasan harç kullanıldığı tespit edildi.

KALENİN 3 KAPISI ORTAYA ÇIKARILDI

Kalede yapılan kazı çalışmalarında iç surun güneyinde, doğusunda ve batısında olmak üzere toplam üç kapı ortaya çıkartıldı. Güneydoğuda bulunan kapı daha özenli olarak inşa edildiği için burasının ana kapı olduğu izlenimi doğdu.

KÜNK SU SİSTEMİ BULUNDU

Kazı çalışmaları sırasında savunma yapıları ve kilisenin dışında, taş ve tuğla örgülü içi horasan harç sıvalı iki sarnıç ve kaledeki tüm yapılara su taşıyan pişmiş toprak künklerden oluşan su sistemine ait kalıntılar da tespit edilmiştir. Bu su sistemlerinin tümü Kalenin diğer yapılarında olduğu gibi ana kayaya oturtularak yapılmıştır.

29 YAŞINDA BİZANSLI BİR KADIN MEZARI BULUNDU

Mimari kalıntıların dışında kalenin güneydoğusunda, güneydoğu-kuzeybatı doğrultulu bir mezar ortaya çıkarılmıştır. Basit gömü şeklinde yapılan bu mezarda, sırtüstü yatırılmış olan iskeletin kafasının her iki yanının büyük taşlarla desteklendiği görülmüştür. Bu tip, kafatasının her iki yandan taşlarla desteklenmiş gömü şekillerine Damatrys Sarayı ve Pendik Höyük kazılarında tespit edilen Bizans dönemi mezarlarında da tespit edilmiştir. Yapılan antropolojik inceleme sonucunda, mezarın yaklaşık 20-29 yaşları arasında bir kadına ait olduğu anlaşılmıştır.

ARKEOLOJİK BULUNTULAR

Kazı çalışmaları sırasında çok sayıda küçük buluntu elde edilmiştir. Her ne kadar kalenin yapım ve kullanım dönemi 11-14. yüzyıllar olarak karşımıza çıksa da, alanda Erken Bizans dönemine ait devşirme mermer mimari parçalar ile damgalı tuğla parçaları da elde edilmiştir. Bunun yanında, alanın genelinde ele geçen küçük buluntuların büyük bölümünü 13-14. yüzyıla ait sırlı, sırsız kap ve kap parçaları, oluşturmaktadır. Bu durum kalenin yoğun kullanım gördüğü döneminin 13-14. yüzyıllar olduğuna işaret eder. Keramik buluntuların yanı sıra, üzerinde aziz büstleri betimlenmiş bronz haç biçimli röliker ve 11-13. yüzyıllara tarihlendirilen demir anahtar önemli buluntular arasındadır.

FRANSA KRALI IX LOUİS’E AİT SİKKELER

Ayrıca kazılar sonucunda, 11-14. yüzyıla tarihlenen bir adet bronz sikke ile 4 adet 1226-1270 yıllarına tarihlenen Fransa Krallığına ait billion (gümüş-bronz alaşımı) sikke elde edilmiştir. Bu sikkelerden biri Fransa Kralı IX. Louis (1226-1270)’e aittir. Söz konusu sikkelerin tarihlerinin İstanbul’un Latinler tarafından işgal (1204-1261) tarihi içinde yer alması Bahse konu sikkelerin kaleye Latinler tarafından getirildiği ve kalenin Latinler tarafından işgale uğradığına işaret etmektedir.

OSMANLI DÖNEMİ 1 ADET LÜLE TAŞI BULUNDU

Çalışmalar sonucunda 19. Yüzyıla ait bir lüle dışında Osmanlı Dönemi malzemesi ele geçmemiştir.

AYDOS KALESİ HAKKINDA BİLGİ

Aydos Kalesi İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde, kent merkezine sadece 24 kilometre mesafede bulunuyor. Marmara Denizi'ne hakim bir konumda ve deniz seviyesinden 325 metre yükseklikteki kale, kıyıya da 9 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Oval görünümlü kaleyi saran surlar 27 bin metrekarelik bir alanı çevreliyor. İç ve dış sur olarak çift sıra halinde ana kaya üzerinde inşa sur batı yönünde güçlü kulelerle desteklenmiş. Doğudaysa derin bir vadi ve tırmanılması güç yamaç bulunuyor. İç sur daha kalın ve sağlam duvarlarla inşa edilmiş. Yer yer yarım daire şeklinde kulelerle desteklenen her iki surdu altışar kule bulunuyor. Dış surdaki küçük kulelerin içteki kulelerin arasına gelecek şekilde yerleştirilerek savunmanın gülendirildiği dikkat çekiyor.

Aydos Kalesi'nin bulunduğu bölge Roma Dönemi'nde Anadolu düzenlenen seferleri kolaylaştırmak için yapılan önemli bir güzergahtı

Yunanca anlamı Kartal

Aydos, 'Aetos' Yunanca kartal anlamına gelir. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmese de siyasi gelişmelere bağlı olarak benzer birçok kale gibi 11. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. İnşa tekniği ve arkeolojik kazılarda bulunan eserler de bu tarihi doğrular nitelikte.

Osmanlı Bizans sınırı buradan başlıyor

14. Yüzyılda Osmanlılar, bugünkü Kocaeli Yarımadası'nı ele geçirmeye başlamıştır. 1326-1328 tarihlerinde yarımadanın önemli bir kısmını kontrol altına alan Osmanlılar, İstanbul'un Anadolu yakasındaki yerleşimlerin bir kısmını da alır. Bu dönemde Osmanlı ve Bizans sınırı Aydos- Pendik arasındaki hat üzerindedir.

Abdurrahman Gazi ile Tekfur Kızının Aşkı

Kalenin ele geçirilmesiyle ilgili tarihçiler tarafından aktarılan birçok efsane mevcut. Bölgenin fethiyle ilgili en dikkat çeken hikaye, Aydos Kalesi'nin ele geçirilmesidir. Bölgenin fethi için Orhan Gazi tarafından Akça Koca ve Konur Alp görevlendirilir. Güçlü bir savunma sistemine sahip Aydos Kalesi bu saldırılara karşı koyar. Ancak, kale tekfurunun adı verilmeyen kızı, rüyasında bir çukura düşmüşken kendini kurtaran bir genç görür. Ona aşık olur. Şehri kuşatan askerlerin başındaki komutan Abdurrahman Gazi’nin yüzünü görünce rüyasındaki yüz olduğunu hatırlar ve kaleyi onlara teslim edeceğini askerlere bildirir. Kaleyi kuşatan askerlerin başındaki, Abdurrahman Gazi'ye sahte bir geri çekilme yapmalarını sonra gece bir baskınla geri gelmelerini, kendisinin onları içeri alacağını bildirir. Bu şekilde kaleyi alan Osmanlılar, 1328 yılından itibaren bölgenin de hakimi olurlar. Bu hikaye Aşıkpaşazade'den itibaren bir çok Osmanlı kaynağında değişik üsluplarda ve bazen yeni ayrıntılarla süslenerek anlatılır.