Edirnekapı Aya Yorgi Kilisesi

İçinde yaşadığımız kadim kentin binlerce yıllık geçmişinden süzülerek adeta tortu misali biriken kültürleri vardır. Adına ister Türk deyin, Rum deyin veya Ermeni, Musevi… Ayrıca yetmiş iki buçuk millet tabirinin cuk diye oturduğu bir kent. Böyle olunca da alınan havadan, Boğaz’da tutulup pişirilen balığın pişirilme şekline kadar sirayet eden etkileşim. Bu kültür potasının ayrıca yüzlerce nitelikli eski eser yapısı var elbet. Rum cemaatine Aya Yorgi Kilisesi, Edirnekapısı’nda, kapıdan çıkmadan evvel sağınızda kalmakta. Yapının adına sunulduğu Ayios (Aziz) Yeorgios, Ortodoks Kilisesi’nin en çok önem verdiği azizlerden. Kapadokyalı bir din şehidi olan Ayios Yeorgios elinde mızrağı, at sırtında, düşmanı temsil eden dragonla mücadelesi litürjide önemli bir yere sahip. İstanbul’da çok sayıda Aya Yorgi Kilisesi mevcut. Bizans döneminde Topkapı, Yenikapı civarları ve muhtemelen Galata’da birer Aya Yorgi Kilisesi’nin daha olduğunu kaynaklardan okuyoruz. 5. yüzyıldan beridir İstanbul’da varlığını devam ettiren kültün bu yapısı, Batı-Doğu doğrultusunda uzanan üç nefli bir dini ibadet mekânı.

Bugünkü yerindeki mevcudiyeti, 16. yüzyılın sonlarından itibaren bilinmekte. Sonrasında pek çok yangın ve depremlerden büyük zararlarla ayrılmış. 1726 yılında önemli bir onarımdan geçmiş. Bu dönemin inşâ tarihini veren bir de yazıta sahip. Ancak 1800’lerde geçirdiği yangın sonrası bu kez neredeyse yeniden yapılmış. 1834-36 yıllarındaki bu kapsamlı onarım, Patrik VI. Gregorius dönemine rastlamakta (1835-40). Mimar Nikolaus tarafından inşâ edilen yapıya güneyden bitişen bir de ayazması mevcut: Ayios Basileios Ayazması. Kilisenin cephelerinde 5. Yüzyıla ait bazı mimari parçalar da kullanılmış. Biri, kuzey duvarındaki taşıyıcı ayağı olarak kullanılan sütun başlığı, diğeri ise, güney yüzdeki Ayios Basileios Ayazması’nın güney duvarında yarısı duran “…TOKPAT” yazısını içeren mermer kitâbe. Surlara ait olma ihtimali yüksek bu kitâbenin Bizans İmparatorlarının sanlarından “AUTOKPATOP/OTOKRATOR” şeklinde olması lazım.

Kilisenin doğusundaki iki katlı bina, bir zamanlar okul olarak kullanılmaktaydı. Eğitim yıllarına ait fotoğraflar, aradan geçen yıllarla beraber sararmış. Ancak, 1904 yılına ait papaz evi ile birlikte küçük, işlevsel bir kompleks özelliğini yansıtmakta. Günümüzde fazla cemaati kalmayan kilisede ibadetler devam etmekte.

Bu güzel kilise yapısı restore edildi. Yaklaşık 100 metre güneybatısında bulunan Mihrimah Sultan Camisi ve külliyesi ile beraber İstanbul’un kültürel geçmişine ve dini hoşgörü ortamına güzel bir örnek teşkil ediyor.