İstanbul'da pagan mezarı

Fatih Zeyrek’te bulunan tarihi Şeyh Süleyman Mescidi’nin bodrumunda 1700 yıllık ‘Pagan Mezarı’ denilebilecek bir mezar ortaya çıkarıldı. Türk ve İtalyan uzmanlar tarafından özenle restore edilen tarihi caminin çatısındaki Bizans amphoraları da koruma altına alındı.

Nihat ULUDAĞ ÖZEL HABER

İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü Mürsel Sarı, arkeologları dahi heyecanlandıran Şeyh Süleyman Mescidi’nde yapılan restorasyon çalışmasını Habertürk’e anlattı.

TÜRK VE İTALYAN UZMANLAR RESTORE ETTİ

Mürsel Sarı, “Restorasyon çalışmaları, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İtalya’dan Assorestauro, ICE, Emiglio Romagna ortak girişimi ile yapılan protokol dahilinde, Türkiye ve İtalya’nın teknik ve teknolojilerinin paylaşıldığı, MED ART 1 kapsamında 25 Eylül 2013 yılında başlanmış, restorasyon süreci 07.11.2016 tarihinde tamamlanmıştır. Şeyh Süleyman Mescidi, İstanbul’da “Zeyrek Dünya Miras Alanı” içinde kalan önemli yapılardan biridir.” Dedi.

OSMANLI DÖNEMİNE AİT YAZI VE GRAFİTİLER BULUNDU

Mürsel Sarı, “Yapılan restorasyon çalışmasıyla öncelikle çok ciddi belgelemeler ve Mescidin ön cephesindeki avluda arkeolojik kazılar yapıldı. Cami duvarlarında, İtalyanlarla birlikte yapının sağlamlığına dönük çeşitli araştırmalar yürütüldü. Bu kapsamda dönem analizleri, arkeojeofizik, sismolojik testler ve taramalar, kalemişi araştırma raspaları, aydınlatma ve ısınma için enerji tasarrufu değerlendirmesi, nem analizi, elektrikli tomogfafi, dinamik analizler yapıldı. Duvar içindeki ve sıva altlarındaki boşluklar tespit edilerek, buralara sağlamlaştırma uygulandı. Tam bir bilimsel araştırma yapılarak, sonucunda da restorasyon ve konservasyon uygulamalarına geçildi. Bu sırada mihrap cephesindeki duvarda Osmanlı dönemine ait çeşitli yazılar ve grafitiler ortaya çıkarıldı. Bunların, 19. Yüzyıla ait oldukları tespit edildi. Besmele var mesela yazılar arasında. Tüm yazı ve grafitiler üzerinde küçük konservasyon çalışmaları yapıldıktan sonra bunlar açıkta bırakıldı.” Dedi.

ENERJİ TASARRUFU SAĞLANDI

Sarı, “Yapılan restorasyon çalışmalarının ardından, Isıtma-soğutma sisteminin çözümü konusunda araştırmalar yapıldı. Elektrikli ısıtıcılı bir halıya göre %74, standart bir klimaya göre ise %15 enerji tasarrufu sağlayan ve ışıma yoluyla ısıyı yayan, halının altında kalacak şekilde yükseltilmiş döşeme çözümü geliştirildi. Tüm aydınlatma elemanlarında da enerji tasarrufu sağlandı.” Dedi.

YAPI ÜZERİNDEKİ TÜM DÖNEMLER KORUNDU

Mürsel Sarı: “Mescit ve altındaki mezar odasındaki restorasyon çalışmaları, titiz ve bilimsel bir çalışma ile devam ettirildi. Yapı üzerindeki tüm dönemler muhafaza edilerek, saygın ve uluslararası bir çalışmanın altına imza attık.” dedi.

TARİHİ MESCİT 1700 YAŞINDA

Arkeolog Murat Sav: “Fatih’in Zeyrek semtinde bulunan Şeyh Süleyman Mescidi, aslında Mausoleion denilen bir mezar yapısı ve yaklaşık 1700 yaşlarında. Geç Roma döneminde inşâ edilen yapı kare bir plana sahip. Mescidin üst kısmı ise sekizgen planlıdır. Hem Roma ve hem de Osmanlı döneminde restore edilen yapı, İstanbul’un fethinden sonra Şeyh Süleyman Efendi tarafından tekkeye çevrildi. 18. Yüzyıldaki yangın ve depremlerden etkilendikten sonra tamir edilmiş ve bir de minber eklenerek camiye çevrilmiştir. Caminin mezarlığındaki (haziresindeki) yazıtsız mezar taşının olduğu mezarın Şeyh Süleyman’a ait olduğunu sanıyoruz.” dedi.

MESCİDİN BODRUMUNDA PAGAN MEZARI ÇIKTI

Restorasyon sırasında tarihi mescidin bodrum katında, belki de İstanbul’un günümüze ulaşan ilk Pagan mezar yapısının izlerine ulaşıldı.

Arkeolog Murat Sav: “Geç Roma döneminde inşâ edilmiş olan yapının iki katı daha bulunuyor. Altındaki ilk kat, sekiz nişli bir mezar yapısı. Bu yapıya terminolojide arcosolium denir. Çoklu mezar yapısıdır. Pagan inançlar döneminin mezar yapılarının bir örneğidir arcosoliumlar. Zaten bu yapının net bir inşâ tarihi yok. Benzerlerinden hareketle 4-5. yüzyıllara tarihliyoruz. Mezar yapısında Hıristiyanlığı çağrıştıran herhangi bir sembol, öge vb. yok. Bu durumda yapı, pagan mezarı da olabilir. Böyle bir yapının İstanbul’da bulunuyor oluşu çok önemli. Ayrıca ilk Hıristiyanlık dönemlerinde bu tür mezarların kullanımına devam ediliyor. Kaldı ki, İstanbul’da Hıristiyanlığın tutunması yüzyıllar almıştır. Bu süreç boyunca çok sayıda pagan inanca sahip insan vardı kentte. Hatta nişlerden birinin taban döşemesinde kullanılan mermer parça, aslında adak kanının akıtılması için yapılmış bir sunağa ait olmalı. Mezar yapısının içi dolu olduğundan bu parça görünmüyordu; çalışma esnasında keşfettik. Mezar yapısı içinde olması gereken mezarlarsa ne yazık ki muhtemelen Bizans döneminde yağmalanmış görünüyor.” dedi.

Mezar yapısının, yani arcosoliumun altında da üstü tonozla örtülü küçük bir hacim bulunduğunu ve bu hacmin proje çalışması sırasında keşfedildiğini anlatan Sav, “Mescidin altında, sekiz nişli bir mezar odası bulunuyor. Varlığı bilinse de teknik olarak çalışılmayan mezar odası harabe haldeydi. Ne yazık ki geçmişte herhangi bir müdahale görmemişti. Proje çerçevesinde, mezar odasında da çalışıldı. Yine koruma prensibinden hareket edilerek, zemindeki kısmi göçmelerin onarımı dışında yeni bir müdahalede bulunulmadı bu bölümde.” Dedi.

TARİHİ MESCİDİN ÇATISINDA BİZANS AMPHORALARI ÇIKTI

Murat Sav: “Restorasyon kapsamında yapı çevresinde bazı kazı çalışmaları yapıldı. İlk kazı çalışması alışılageldiği bir noktada değil, yapının kubbesinin eteğinde yapıldı. Son derece titizlikle devam ettirilen kazı çalışmalarında kubbenin eteğini tümüyle kuşatan amphoralar ortaya çıkarıldı. Çeşitli tiplerdeki amphoralar bulundukları şekilde korundular. Kubbe eteğine daha fazla yük binmemesi için tercih edilen ve tamamen hafifletme amaçlı olarak eteğe konan amphoraların Bizans dönemine ait oldukları tespit edildi.” dedi.